30 Aralık 2013 Pazartesi

Arabamın Kaloriferi Isıtmıyor ? Kaloriferden Neden Soğuk Hava Gelir? Genel Anlatım..


Kalorifer Arızaları


  Öncelikle sorunu öğrenelim. Aracınızın kaloriferini açtınız, gelen hava soğuk. Peki hararet göstergesi normal düzeyde mi yani 85 derecenin üstünde mi, kısacası motor sıcak mı öncelikle bunu kontrol edin. Eğer hararetiniz arabanızın uzun süredir çalışmasına rağmen soğuksa bunun sebeplerini birazdan aşağıda anlatacağım. Ama dediğim gibi hararet 90 derece civarında ve gelen hava soğuksa bunun sebebi direk olarak büyük olasılıkla

kalorifer peteğine gider. Küçük olasılıkla da motor suyu içerisinde hava vardır ve bu hava parçacıkları kalorifer peteğinde kalabildiği için de kalorifer soğuk hava gönderebilir sizlere ama dediğim gibi bu düşük olasılık çünkü motor suyunda hava olması durumunda başka aksaklıklar da gözünüze çarpar zaten. 

Kalorifer peteğinin tıkalı olması en sık rastlaşılan durumdur. İnsanlar yazın araçlarının suyu eksildikçe antifiriz yerine normal su koymayı tercih ediyorlar, kış gelince de donmasın diye antifiriz koyduruyorlar. Tabi yazın suyla paslanan motor bloğunun içerisindeki PAS parçaları kışın antifirizi görünce çözülüp soğutma sistemi içerisinde dolaşmaya başlıyor. Dolaşan pas parçaları buldukları en ince gözeneklere yani kalorifer peteğine doluşup orayı tıkıyor. 

Dolasıyla kalorifer peteği tıkandığı için içerisine sıcak su gelmiyor ve soğuk kalıyor yani kalorifer soğuk hava göndermeye başlıyor. Peki bunun Tıkalı olduğunu nasıl anlarız. Aracın motor kaputunu açınca karşıda içeri göğüs tarafına giren iki tane ortalama 35 mm çapında hortum bulunur. Bu hortumların biri kalorifer peteğine giriş diğeri de çıkışıdır. Giriş hortumuna dokunduğunuzda sıcak olur. Petek tıkalıysa peteğe giren hortum sıcak diğeri ise SOĞUK olur. Çünkü sıcak su petekte dolaşıp çıkamamaktadır. Bunun çözümü peteği söktürüp şişletirsiniz veya da değiştirirsiniz.

 Alternatif olarak bazı yerlerde bunu bir makinaya bağlayıp sökülmesine gerek kalmadan temizleyip tıkanıklılığı açmaktalar. Gerçekten tavsiye ederim %90 başarılı oluyor. Peki giriş ve çıkış hortumlarının ikisi de eşit şekilde sıcak ve kaloriferiniz hala soğuk üflüyorsa peteğiniz yine tıkalı demektir. Çünkü öyle olunca da sadece bir iki gözeneği açıktır ve su ordan dolaşıp hemen soğumadan çıkış yapar dolasıyla siz çıkış hortumunu sıcak görüp kaloriferiniz soğuk olur.
       
       Eğer ki aracınızın içine gelen sıcaklık derecesi normal ama gelen hava miktarı az diyorsanız da polen filtresini değiştirmeniz gerekiyor demektir.
  
   Eğer motorunuzun uzun süre çalışmış olmasına rağmen hiç ısınmıyorsa ve hararet göstergesi hep düşükse bunun sebebi çoğunlukla termostatın açık kalma sebebindendir, termostatı değiştirmelisiniz.
    Elimden geldiğince anlatmaya çalıştım umarım yardımcı olabilmişimdir. Sorularınız olursa yorumdan sorabilirsiniz, mutlaka yardımcı olmaya çalışırım. Saygılarımla..


Triger Kayışı Detaylı Bilgi İçin Tıklayınız...

Amörtisör ve Arızaları Hakkında Detaylı Bilgi İçin Tıklayınız...

Debriyaj, Vites ve Şanzuman Hakkında Detaylı Bilgi İçin Tıklayınız...

Aracınızın frenlerinden ses geliyorsa sebepleri için Tıklayın.. 

29 Aralık 2013 Pazar

Vites Sertleşmesi, Vitesin Zor Geçmesi, Vites Halatları Arızaları, Sebeplerİ ve Çözümleri

Vites Sertleşmesi, Vitesin Zor Geçmesi, Vites Halatları Arızaları, Sebeplerİ ve Çözümleri

Bugünlerde otomobil sahipleri araçlarının VİTES HALATLARIYLA kafayı yemiş olmalı. Çalıştığım servise günlük bir çok insan vites halatlarını bi yağlayalım diyerek geliyor. Sebep ne mi ? vites kolu vitese takarken yağ gibi gitmiyormuş daha sıkı gidiyormuş eskiye bakarak :)

     Yağlayınca da düzeleceğine inanılıyor. Bu durumla özellikle kış aylarında çok sık karşılaştığım için blog umda da paylaşmak istedim. Kışın soğuk günlerinde vites halatını da yağlasanız komple şanzımanı da yenileseniz o vitesiniz yazın sıcak günlerinde hareket ettiği gibi, tereyağ gibi viteslere geçtiği gibi kışın Geçmez. Bunu öncelikle belirtmiş olayım ve gelelim halatlara.

   Eğer aracınız 90 lı modellerde değilse 2004 modelin de üstündeyse halatın yağlanacak durumu yok demektir. Bunu şöyle izah ediyim. Vites halatı paslanmaya karşı koruma sağlamak için fabrika şeffaf sıkı bi kamlamayla halatın üzeri kaplamıştır. Şeffaf kaplamanın üzerinde ise halatın ileri-geri gidip geldiği plastik kılıf vardır ki bu kılıf da halatın içine su toz gibi şeylerin girmesini önler. Ayrıca şeffaf kaplama kaygan bi yapıya sahiptir ve bu plastik kılıfın içerisinde rahatlıkla hareket edebilir. Halatı yağlamak bu yüzden olmaz işte.

Yani Araç sahipleri halat dendiği zaman bunu bisikletin fren halatı zannediyor ama çok daha gelişmişi. Siz aracınızı tamirciye götürüp halatımı yağlayın dediğiniz zaman yağlarlar fakat yağı halatın ucundan sıkarlar o da 3 cm dahi içerisine gitmez.
  Peki halatta sıkıntı nasıl olur. Yukarıda bahsettiğim şeffaf kaplama
zamanla sertleşir ve çelik halatın üzerinde kavlamaya başlar. Kavlamaya başlayan kaplama halatın gidip geldiği en dıştaki kılıfa sürter veya sıkışır. Bu durumda vites kolu şertleşir zor geçmeye baslar. Bunun çözümü halatı değiştirmektir çünkü yağlamak yine çözüm getirmez. Halatta oluşabilecek diğer bi sıkıntı ise birbirine sarılmış çelik tellerden oluşan halattaki çelik tellerin biri veya bi kaçı kopar o tel yine dıştaki kılıfa sıkışarak halatın çalışmasını zorlaştırır aynı sıkıntıyı doğurur. Bunun çözümü de yine halatı değiştirmektir. Başka sıkıntı olarak da halat komple kopar o zaman zaten değiştirirsiniz yağlamak aklınıza gelmez :)



 
   Peki vites neden zor geçer öyleyse :  Vitesi taktığınızda bir sorun yok ise, vitese geçerken cırtlama gibi bir ses gelmiyor ise ve sadece şikayetiniz vites kolunun sert olması ise bu durum çoğunlukla soğuktan dolayı şanzımandan kaynaklanır. 

    Çünkü kışın şanzıman yağının kıvamı çok koyu olur akışkanlığı zayıflar ve dolayısıyla içerisinde vites maşonlarının hareket gücü düşer bu da size vites kolunun sert olmasıyla yansır. Eğer ekstra kalın bir yağ koydurmamışsanız şanzımana daha önce, yapacağınız tek sey havaların ısınmasını bekleyeceksiniz. Eğer kalın yağ koydurmuşsanız derhal şanzıman yağını aracınızın orijinal yağ numarasını öğrenerek o yağ ile yağını değiştirmelisiniz. 
   
Eğer havalar soğuk değil halatlar da sağlam ama vites hala zor geçiyor diyorsanız vites kolunun alt ucu topuz şeklinde dir ve o topuz yuvasında hareket etmektedir. Topuz yuvasında sıkı sıkıya çalışıyo olabilir o topuzu YAĞLAYARAK gevşetebilirsiniz. Veya da şanzıman tarafındaki vites halatlarının ucunda aşıklar vardır o aşıkların içerisindeki plastik fiber sertleştiğinden dolayı vites kolu sertleşir onları da YAĞLATIRSANIZ sorunu çözmüş olursunuz. 
  
Vitesin neden sertleştiği hakkında ve çözümlerini elimden geldiğince anlatmaya çalıştım, yardımcı olabilmişimdir umarım. Herkesi saygıyla selamlıyorum.

En İyi Fren Balata Markası, Fren Balata Markaları...


    Valeo, TRW, Ate, Bocsh, bendix, lucas, Hi-Q, gibi genelde piyasada bulunan fren balata markaları bunlardır ve onlarca daha marka vardır. Bunların içerisinden hangisi en kalitelisi derseniz de benim mutlak favorim TRW veya Valeo dur. Çünkü bu markaların içerisinde tel karışım malzemesi diğerlerine oranla daha az ve bizim servis söylemince kömürlü dediğimiz madde nin balata içerisinde fazla bulunması ve bunun faydası da daha kaliteli bir fren tutumu, daha sessiz fren demektir. Bu iki balatanın eksi tarafı diğer balatalara göre
biraz daha çabuk bitmesidir. Ama bence bu o kadar da önemli bir boyutta değil. Çünkü bir aracın freni ses yapmadan ve sıfır hata ile dört dörtlük çalışsın da bırakın diğerlerine göre bi 3-5 bin km önce bitsin balatalar hiç önemli değil bence. 

   Yalnız şunu da belirtmek istiyorum ben en iyisi olarak TRW ve Valeo markalarını önerdim ama diğer markalar kötü demiyorum. mesela Lucas veya bocsh gibi markalar da kötü değil güvenle kullanabilirsiniz. Bendix mesela özellikle son zamanlarda kaliteli balatalar üretmeye başladı fiyat olarak da fena değil. TRW belki de bunların arasında en pahalı olanı diyebilrim ve Valeo da pek TRW den geri kalmaz. 

Soru ve görüşlerinizi alttaki yorum kısmından yapabilirsiniz, saygılarımla...


EL FRENİ HAKKINDA DETAYLI BİLGİ İÇİN TIKLAYIN...

26 Aralık 2013 Perşembe

Aracınız Ön Tekerlek Veya Süspansiyonlarından Tıkırtı Şeklinde Ses Geliyorsa Bu Z Rot Mudur ?

Aracınızla seyir halinde ilerlerken yoldaki hafif stabizelerden dolayı yolun durumuna göre kesik kesik ancak sık sık tıkırtı ses geliyorsa bunun sebebi aracınızın denge kolunu amörtisöre veya alt salıncağa (alt tabla da denir) bağlayan Z rot denilen parçalardan geliyordur. Z rotun diğer adı askı koludur. Z rotun iki başlığı bulunur ve bu başlıklardan en az biri boşluk yapmış demektir.
Z rot bozuk olduğunda gelen ses sert çukurlara ve engebelere girdiğinde de gelir ancak sadece sert çukurlarda veya engebelerde geliyorsa ses bu bozuk Z rot sesi değildir. Eğer ses o şekilde geliyorsa salıncak başlıkları yani rotiller boşuk yapmıştır veya da amörtisör kuleleri bozulmuş demektir Z rotla alakası yoktur. Çünkü bozuk olan Z rotun sesini duymak için illa sert çukurlara veya büyük engebelere girmiş olmanız gerekmez, hafif yamalı asfaltta ilerlerken bile sesi rahatça duyabilirsiniz. Eğer gelen ses sanki aracınızın ön göğsünün hemen arkasından geliyormuş gibinize geliyorsa Z rot sesine biraz daha benzeyen Amörtisör kulesinin sesidir ama amörtisör değildir. Çünkü amörtisör sesi daha ince olur ve tıkırtı değilde lıkırtı diye ses gelir diyeyim amörtisörden :)
Z rotu değiştirmek diğer ön düzen parçalarına kıyasla belki de en kolayıdır ( tabi araç markasına göre değişiklik gösterebilir ). Hatta en ucuz olanıdır da diyebilirim. Ortalama bir Z rotun fiyatı 20 ile 60 tl arasında olur. Z rotu değiştirmek için sadece tekerlek ler sökülür ve sonra direk z rot sökülür. Amörtisör kulesinin sökülmesi içinse amörtisörün sökülüp sonra helezon yayının amörtisörden ayrılması gerekir. Z rota kıyasla 2-3 misli fiyatı vardır kulenin. Amörtisör içinse yine aynı işlem yapılır ancak amörtisörün fiyatı da kulenin 2-3 misli kadardır ortalama tabi.
 Saygılarımla...

Aracınızın Arka Cam Rezistansı Bozulursa Nasıl Tamir Edilir ?

Kış aylarında sürücüler, arka camda oluşan buğu yüzünden sık sık görüş problemiyle karşılaşırlar. Buğuyu yok etmenin tek yolu rezistansı çalıştırmaktır. Ancak çeşitli nedenlerden dolayı kopan ince rezistans telleri, sürücülerin başını ağrıtır. Oysa bu tellerin tamiri, piyasada satılan gümüş sırlı boyalarla birkaç dakika içinde yapılabiliyo.

Buğu Yapar

Her ne kadar yaz aylarında varlığını unutacak bile olsanız, arka cam rezistansı arızalandığında tamiratını siz yapabilirsiniz. Çok ince ve hassas bir yapıya sahip olan rezistans telleri, ya otomobilin camı silinirken ya da otomobil stationwagon ise yükleme sırasında kopar. Isınarak arka camdaki buğuyu yok eden birbirine paralel bağlı bu ince ve hassas yapılı rezistans telleri koptuklarında kendilerini buğu yaparak belli eder. Sağlam olanlar ise görevlerini sürdürmeye devam eder.

Tamiri 5 Dakika

Çoğu kullanıcı, kopan rezistans telini tamir ettirmeye üşenir. Basit bir tel için servise gitmek zahmetli bir iş gibi görünür. Ancak teller kopmaya devam edince arka cam tamamıyla buğu yapar ve asıl sorunlar da o zaman başlar. Servise gitmek için bütün tellerin kopmasını beklemek yanlış olur. Gümüş sırlı iletken boyalar sayesinde, otomobilinizin rezistansını 5 dakikada tamir edebilirsiniz. Üstelik tek başınıza.

Rezistans Nasıl Onarılır?

• Tamir için ilk olarak, tellerden hangisinin kopuk olduğunu tespit etmek gerekir. Bunu anlamak için, rezistans çalıştırılır. Çalışan tellerin üzerindeki buğu çözülürken, kopuk tellerin olduğu bölgede buğu kalacaktır. Buğunun kaldığı bölgede telin üzerindeki kopuk kolaylıkla bulunabilir.
• Gümüş sırlı iletken boyayı kopuk telin üzerine sürmeden önce yüzeyi temizlemek gerekir. Bunun için yüzeyi nemli bir bezle ve diğer tellere zarar vermemek için fazla bastırmadan silmelisiniz.
• Temizlenen zemin kuruduktan sonra, gümüş sırlı iletken boyanın dışarı taşmaması için kutunun içinde bulunan ve ortasında rezistans telinin kalınlığı kadar boşluk olan özel karton, zemin üzerine konulur. Daha sonra, gümüş sırlı iletken boya o boşluğa sürülerek, kopuk iki telin ucu birleştirilir. Eğer kutunun içerisinden, özel delikli karton çıkmamışsa, kopuk kısmın her iki tarafı da bantlanarak boyanın dışarı taşması önlenebilir.
• Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, gümüş sırlı boyaların kullanılmadan önce iyice çalkalanması gerektiği. Boya uygulandıktan sonra, kuruması için 5-6 saat beklemek yeterli. Bu süre zarfında rezistansın çalıştırılmaması gerekir. Ancak bu kadar beklemek istemiyorsanız, bir saç kurutma makinesini boyanın üzerine tutarak daha çabuk kurumasını sağlayabilirsiniz.

Dikkat

Gümüş sırlı boya, sadece arka cam rezistansındaki kopuklukları giderebiliyor. Rezistansın ana bağlantı yerlerindeki hasarlarda ve ön camla yan dikiz aynalarındaki ısıtıcılı camlarda bulunan rezistans arızalarında kullanılmaz. 

24 Aralık 2013 Salı

Benzine Yine Zam !!

http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/25435122.asp

ARACINIZIN FRENİNDEN SES GELİYORSA ?

Değerli kullanıcılar, otomobil tamirciliği yapan birisi olarak aracınızın fren Sorunlarından bahsetmek istiyorum. Bizim servise en çok frenle ilgili şikayet, frene basınca , genelde ince bir ses geldiğidir. Bu fren sonuçta, başka aksamlara benzemez ve herkes de bunun farkında olduğu için hemen ses geliyor diye servise geliyorlar. Teşhisi koymak için ;
    Aracı hemen lifte kaldırıp tekerleklerini söküp fren balata larının durumunu kontrol ediyorum. Genelde aracın fren balataları
bitmemiş vaziyette oluyor.
 Ama illaki seviyesi kullanımdan dolayı düşmüş durumda oluyor. Sesin Gelme sebebi frene basınca mutlak fren balatasıdır. İkinci sırada ise fren diskleri ve kampanalarıdır. Freninden ses gelen araçların genelde fren balata seviyeleri hala yarıda oluyor ama kullanımdan dolayı balata sertleşiyor. Sertleşen balata ise diske baskı uyguladığı için zamanla ses çıkartır.

 Bunun çözümü fren balatalarını değiştirmektir. Ama fren balatasının seviyesi iyiyse ve ses dışında hiçbir sorunu yoksa ? İşte ben burda müşteriye izah ediyorum diyorum ki sesin gelme sebebi fren balatasıdır ancak durumu iyi olduğu için değişmesine gerek yok daha uzun bi süre bu balataları kullanabilrsiniz. Sesin olmasına razı olursanız diyorum. Burada müşteri duruma göre tamam kalsın da diyebiliyor veya yok değişsin de diyebiliyor.

Yani siz de aracı servise götürüp böyle bi izahla karşılasırsanız kalsın deyip değiştirmeyin, eğer durumu iyiyse. Tabi bir de sesten rahatsız olmuyorsanız. Yok ben o sesle binemem arabama diyorsanız fren balatasını değiştirin diyecem de burada dikkat edilecek bi HUSUS da var. Ses geldiği için fren balatalarını değiştirirseniz, eğer fren diskinizin durumu kötüyse yani dairesel çizgi şeklinde oyulduysa yeni TAKTIRMIŞ olduğunuz balata bi kaç haftaya kalmaz o diskin şeklini alır ve ses yine yapmaya başlar. Bu durumda balatayla birlikte diski de değiştirmeniz veya kurtarır vaziyetteyse sildirmeniz gerekir.

 Burada bu kısma dikkat etmeniz gerek mazallah balatanız boşa gitmesin. Şunu da belirteyim Gelen ses balatanızın bitmiş olduğundan da yapabilir. Yani anlattığım gibi sadece sertleşmekle kalmayabilir. Özellikle japon malıysa arabanız balatası kesin bitmiştir. Çünkü onlarda diğer markalardaki gibi kablolu balata seviye ölçer yok diske yakın bir sac parça var. Balata seviye düştükçe o sac parça diske yaklaşır ve en sonunda sürtüp sesi yapmaya başlayarak balatanız bitti diye sizi uyarır. Çoğu japon gruplarında var.

2005 üstü çoğu araçta ve 2005 altı bazı araçlarda da kablolu dediğimiz uyarı sistemi var. Okuyuculu kablo ucu balataya takılır ve balata seviyesi düştükçe diske yaklaşır en sonunda diskle temas edince göstergeden park ikaz ışığı yanar veya marka ve modeline göre buluna balata lambası yakar.

NOT: Freninizden gelen ses yoğun kullanım sonrası gelmeye başladıysa ve ses ince tiz şeklindeyse korkmanıza felan gerek yok. Aracınıza rahatça binebilirsiniz. Müsait olduğunuzda servisinize götürüp disk ve balatalarını kontrol ettirirsiniz.

 Saygılarımla...

22 Aralık 2013 Pazar

Cadillac Amerikan Otomobil Hakkında Detaylı Genel Bilgi ve Resimleri

Henry Martin Leland 1843' te Vermont' ta doğdu. 1890' da ailesi ile birlikte Detroit' e taşındı. Zengin bir keresteci olan Robert C. Faulconer ve bir makine dizayncısı olan Charles H. Norton ile birlikte Leland, Faulconer and Norton şirketini kurdular. 1894' te norton krank mili üretmek için kendi şirketini kurdu ve bu ortaklıktan ayrıldı. Leland and Faulconer ise fren imalatına başlayarak bu konuda ilerledi. 1896' da şirket buhar makineleri ve deniz taşıtları için benzin motorları imalatına başladı.

Haziran 1901' de Leland, Olds Motor Works şirketi ile Oldsmobile' ler için motor üretmek ve geliştirmek için anlaştı.
Yeni tasarladığı motorlar ile beygirgücünü %23 artırmayı başardı. Fakat şirket yöneticileri tarafından bu icat, mart ayında çıkan yangın nedeni ile duran üretimlerinin, bu yeni motor üretilmeye başlanırsa tekrar duracağı ve zarar edecekleri sebebiyle uygulamaya konulmadı. Henry Leland bunun üzerine bir yıl sonra Henry Ford ile birlikte çalışmaya başladı.

Ağustos 1902' de, Ford Otomobil Teşebbüsü' nün finansal yatırımcıları olan William Murphy ve Lemuel W. Bowen, Leland için danışmanlık teklif ettiler. İki yatırımcı Ford' un yarış arabaları tasarlamaması dolayısıyla hayal kırıklığına uğramışlardı. Bu yüzden Leland' ın danışmanlığında şirket hisselerini satmak istiyorlardı. Leland ise Olds tarafından reddedilen yeni motoru göstererek, iki yatırımcının piyasa dışına çıkmamaları için ikna etti. Böylece, Ford' dan ayrılan yatırımcılar ile birlikte Cadillac Automobile Company kurulmuş oldu. Cadillac ismi 18.yy başında Detroid' i keşfeden kâşif Le Sieur Antoine de la Mothe Cadillac' tan esinlenilmiştir. Cadillac' ın ilk başkanı ise C.A. Black olmuştur.

İlk Cadillac, 17 Ocak 1902 tarihinde tamamlanmıştır. İlk Cadillac' ın test sürüşünü ise daha sonra Brush Runabout' u dizayn edecek olan 24 yaşındaki Alanson P. Brush yapmıştır. Ocak ayındaki New York otomobil fuarında görücüye çıkan Cadillac haftanın yarısında 2286 adet satmış ve satışları kapatılmak zorunda kalınmıştır.

1903 yılında Cadillac model isimlerinde “A” kullanmamıştır. Daha sonra ise 1904 Model A ile başlayarak tüm tek silindirli, çift ön makaslı modellerde “Model A” kullanılmıştır.

Cadillac Model A' yı en çok satılan araba yapan etmen zarafetiydi. Tek silindir bakır kaplı 10 silindirlik motoru, 2 hızlı vitesi ve merkezi zincirli frenleri ile çok zarif bir otomobildi. Yıllar geçtikçe değeri azalmak yerine hep arttı. Cadillac Model A' dan sonra yeni otomobiller piyasaya çıksa da onun yeri motor tutkunları için çok farklı olmuştur. Ayıca Cadillac Model A 750$ gibi düşük bir fiyat ile piyasaya çıkmıştır. 4 kişilik modeli ise 850$’dan satılmıştır. Halk arasında emniyetli sürüşü, rahatlığı, ucuzluğu ve üstün çekiş ve tırmanma performansıyla çok iyi bir izlenim bırakmıştı. Öyle ki; reklâm panolarında hep ya yüklü vagonları yokuş yukarı çekerken yada binaların merdivenlerinden çıkarken boy gösteriyordu.

Haziran 1903’te F.S. Bennett Cadillac' ı ilk yurtdışına çıkartan kişi oldu. Bennett İngiltere' deki Sunrising Hill tırmanışına bu Cadillac ile katıldı ve 7. oldu. Fakat cadillac yarışmadaki tek bir silindirli aracıydı. Diğer yarış araçlarında 2 veya 4 silindir bulunuyordu. Yine aynı yıl katıldığı İngiltere' deki “One Thousand Mile Reliability Trial” yarışmasında kendi fiyat aralığında toplam puanlamada 4. olmasına rağmen güvenlik dalında 1. oldu.

1903' te Cadillac motor, vites ve fren sistemlerinin geliştirilmesi için Leland&Faulconer şirketiyle anlaştı. Leland' ın çok titiz çalışmalarıyla gelişmeler sürdürüldü. Fakat Cadillac' ın Cass Avenue' deki şasi ve beden montaj bölümü üretim hızına yetişemiyordu. Ocak 1905' te Cadillac Lland and Faulconer şirketiyle Cadillac Motor Car Company adı altında birleşti. Genel Müdür Henry Leland oldu. Henry Leland' ın oğlu Wilfred ise Murphy' nin altında mali işler müdür yardımcısı oldu.

Tek silindirli Cadillac 1909 yılına kadar üretildi. Tek silindirli Cadillac' ın en büyük başarısı ise 1908 de İngiltere' de yaşandı.

1903 şasisinde, iki eliptik fren istemiyle donatılmış açılı çelik gövde ve ön-arka boru dingiller vardı. Direksiyon simidi, direksiyon dişlisi kontrol kolları ile birlikte sağ tarafa konuldu. Tek şambriyelli lastikler 12 jant ile 22 inç (56cm) tahta tekerleklerin üzerine tutturulmuştu (prototipte 14 jant kullanılmıştı). Motor daha çok Leland & Faulconer' in küçük herkülü diye anılıyordu. Tek silindir ön koltuğun sol alt tarafına yerleştirilmişti. Radyatöre bağlı pervane motoru da ön tarafa yerleştirilmişti. Sökülebilir motor silindiri özel bir bakır ve demir karışımı kullanılarak su ceketli olarak dökülmüştü. Aynı zamanda sökülebilir patlama odası vardı. Dikey valflar silindir oluğuyla bağlantılı ve silindire dikti. Egzoz borusu en alt tarafta şanzımandan gelen bir itme kolu ile bağlıydı. Emme valfı ise en üstte ekzentrik milinden gelen kol ile bağlıydı. Benzin sürücünün altındaki bir depodan yerçekimi yardımıyla iniyordu.

Şanzıman 2 ileri ve bir geri vitesten oluşuyordu. İleri vitesler 3:1 ve 1:1 oranındaydı. Toplam oran 3.1:1 ile 5:1 arasında ve dişli sayısındaki kombinasyona göre değişiyordu. Birincil dişlide 9 veya 10 ikincil dişlide ise 31, 34, 38, 41 veya 45 diş bulunuyordu. Aracın kullanım yerine göre dişli kombinasyonu ayarlanıyordu. Düşük oranlar Runabout serisinde düz ve engebesiz yollar için, yüksek oranlar ise dağlık yollarda veya taşıma amaçlı üretilen araçlarda kullanılıyordu. Ayrıca dişlilerin nasıl değiştirilebilineceği müşterilere öğretiliyordu.

Seri numaralar kullanılmıyordu. Krank üzerinde iki yere motor numarası yapıştırılıyordu. Motor numaraları 1902' de üretilen 3 prototiple birlikte 1' den 2500' e kadardı.






21 Aralık 2013 Cumartesi

HANGİ ARAÇLARIN MOTORLARI ORTAK KULLANILIYOR ?

Gelişen teknolojiyle birlikte araçların motorları yakıt ekonomisi, yüksek performans, iyileşmiş tork değeri gibi özellikleriyle gerçekten beğeni kazanıyor. Peki piyasada bulunan genel araçların motorları, gerçekten de her markanın kendi ürettiği motorlar mıdır? Tabi ki değil. Otomotiv üreticileri gelişen teknolojiyle rakip markaların üretmiş oldukları motorlara yetişmekte zorluk çekmektedirler. Ayrıca yeni icat edilmiş teknolojik bir motor yüksek meblağlara malolmaktadır. Otomobil üreticileri buna çözüm olarak birbirleriyle motor alışverişini hızlandırdılar. Bir markanın veya firmanın üretmiş olduğu bir motoru diğer markalara satarak
kullanmalarını sağlıyorlar. Bu da hem satan hem alan markanın işine geliyor. Bu motorlara daha sonra otomobil markaları kendi isimlerini veriyorlar. Mesela peugeot 307 da bulunan 1.6 HDI motor ile Ford focus ta bulunan 1.6 TDCI dizel motorlar tıpatıp aynıdır. Sadece motorun üst kapağına, kaputu açınca gözüken Peugeot markası yerine Ford da kendi markasını koymuş o kadar. Ortak kullanılan motorlar bu markalarla da sınırlı değil tabi. İşte ortak motor kullanan otomobil markaları ve motor isimleri ; 

FORD : Focus-Mondeo-CMax,    1.6 TDCI 
CİTROEN : C5-C4-C3-Berlingo,  1.6 HDI
PEUGEOT : 307-407-308-3008-5008-508-207,    1.6 HDI
VOLVO : S40-S60                             1.6 D
Yukarıda belirtmiş olduğum marka ve modellerde FRANSIZ PSA Tarafından üretilmiş olan 1.6 cc turbo dizel motor kullanılmıştır. Bu markalardaki 1.6 motorlar dış ıvır zıvır aksamı hariç ( hava filtresinin yeri, aracın şekil farkından dolayı farklı yerleştirdikleri üst plastik kapaklar) motor gövdesi ana parçaları şekli elektronik sistemlerine kadar aynıdır. 
İşin enterasan tarafı ise örneğin ; yedek parçaları da aynı fabrikada aynı kalitede yani herşeyiyle aynı olan parçayı mesela debriyaj setini peugeot dan alırsanız atıyorum 250 TL ise , Citroen den alırsanız 300 TL, Volvo dan alırsanız 550 TL gibi fiyat farkı ödersiniz. Parçanın sadece dış ambalajındaki amplemler ve Fiyatı farklı, geri kalan kısmı ise tamamen aynıdır :))
Saygılarımla...

Otomobilimizi Tanıyalım - Pratik Bilgiler

  • Trafik canavarı olmayalım.
  • Gereksiz yere korna kullanmayın.
  • Direksiyonu iki el ile birden tutun.
  • Sürüş esnasında vitesi boşa almayın.
  • Farlarınızı gece gündüz açık tutunuz.
  • Virajlara girerken hızınızı iyi ayarlayın.
  • Bakımsız ve arızalı aracınızı kullanmayın.
  • Yağmurun çiselediği ilk anlarda dikkatli olun.
  • İçkili ve yorgun olarak otomobil kullanmayın.
  • Aracınızı özellikle ayna ve camlarınızı temiz tutun.
  • Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyleri başkasına yapmayın.
  • Karlı havalarda aracınızda zincir,çekme halatı ve takoz bulundurun.
  • Yaya geçitlerine dikkat edin, unutmayın ilk geçiş hakları yayalarındır.
  • Caddeler yarış pisti değildir, hız tutkumuzu Rallilere katılarak giderelim.
  • Aşırı geniş ve kalın tabanlı, uzun topuklu ayakkabı ile otomobil kullanmayın.
  • Hız kurallarına uyun, sizden hızlı Araçlara kurallara uymasalar bile yol verin.
  • Kırmızı ışıklarda durun, yeşil ışık yanınca kırmızı ışık ihlali yapanları dikkate almayın.
  • Ters yöne girenlere el kol hareketi yapmayın onların genelde paraları ve sinirleri bol olur.
  • Çocuklarınız arka koltukta ise bebek kilidini kapatın, var ise otomatik camlarınızı kilitleyin.
  • Şerit değiştirme, sollama, yanaşma gibi durumlarda aynaları ve sinyalleri muhakkak kullanın.
  • Motosiklet ve bisikletlilere dikkat edin, yanlarından geçerken mümkün mertebede yavaşlayın.
  • Emniyet kemerinizi mutlaka takınız ; AIRBAG Emniyet kemeri ile bağlantılı çalışır unutmayın.
  • Takip mesafesini iyi ayarlayın, yakın takip yapmayın (Özellikle misfortune hocamı takip ederken)
  • Mahalle aralarında, okul önlerinde yavaş gidin unutmayın İnsan hayatı kadar değerli bir şey yoktur.
  • Koltuğunuza oturduğunuzda oturma pozisyonunuza göre direksiyon, yan aynalar ve dikiz aynasını iyi ayarlayın
  • 10 yaşından küçük çocuklarınızı ön koltuğa oturtmayın. Özellikle ışıklarda bekleme sırasında kapılarınızı kilitleyin.
  • Ön konsola cama yansıması muhtemel hiçbir şey bulundurmayın ve güneşin karşıdan alındığı yolculuklar için yanınızda güneş gözlüğü bulundurun.

TRAFİK KURALLARINA UYALIM UYMAYANLARI UYARALIM




EL FRENİ HAKKINDA DETAYLI BİLGİ İÇİN TIKLAYINIZ...

YAĞMURLU HAVADA ARAÇ KULLANMA ve LASTİK

Yağmurlu havalarda güvenli araç kullanmanın birinci etkeni lastiktir, konuya buradan başlayalım. Yaz kış lastikleriniz aracınızın en önemli parçalarındadır, diş derinliği 1.6 mm den az olan lastikleri kullanmayın. Özellikle ıslak zeminde lastiğin suyu boşaltması ve yere tutunması güçleşeceğinden diş derinliği bu seviyenin altına düşmüş lastiklerin değiştirilmesi emniyet açısından çok önemlidir. Üretildiğitarih üzerinden 5 yıl geçen dış ve iç lastiklerin dikkatle kontrol edilip kullanılması gerekir. Eğer üzerinde çatlaklar oluşmuşsa söz konusu lastik kullanılmamalıdır. Otomobil üreticisinin önerdiği lastik ebadının dışına çıkmamak en doğrusudur; ancak estetik kaygılarla veya özel amaçlarla lastik ebadı değiştirilebilir. Lastiğin kesit genişliğini arttırmak otomobilin viraj ve yol tutuş kabiliyetini olumlu etkileyebilir, ancak kesit genişliği arttıkça ıslak zeminde kızaklama (aquaplannig) riski de artar. Lastik serisi ve profili değiştirilirse, lastik çevresi de değişeceğinden kilometre saati yanlış gösterir. Ayrıca otomobilin maksimum hızında ve yakıt tüketimde de değişiklikler gözlenebilir. Bunun yanında farklıebattaki lastiklerin otomobilin ön düzen ayarını bozacağı unutulmamalıdır. Yağmurun ilk yağdığı an yol yüzeyinde birikmiş olan toz ve yağlar yolu daha da kayganlaştıracağı için bu dakikalarda hız yavaşlatılmalı ve ani hareketlerden kaçınılmalıdır. Sağanak yağmur esnasında oluşan su birikintilerine girerken aquaplaning (su yastığı üstünde kayma) olayı oluşur. Bu durumlarda direksiyon sıkıca tutulmalı ve hız kesmek için ayak gazdan çekilmeli, frene çok yavaş basılmalı (eğer ABS varsa sonuna kadar basılmalıdır) ve ani haraketlerden kaçınılmalıdır. Sollama esnasında aracın silecekleri en yüksek hızında çalıştırılmalıdır.Kalorifer sistemi ve arka cam rezistansları çalışır halde olmalı, görüş alanını kısıtlayacak buharlanma gibi durumlarda bir bez ile görüş alanı yaratılmalıdır. Kısa farlar devamlı açık tutulmalıdır. Yoğun yağışlı ve çamurlu yollarda ön, arka farlar, stoplar, sinyaller ve fren lambaları belli aralıklarla silinmelidir. Yağmurlu havalarda gaza gereğinden fazla basmak, sert bir şekilde frene basmak, ani bir şekilde direksiyonu çevirmek ve debriyajdan ayağın hızlıca çekilmesi kayma hareketini daha kolay başlatacağından bu hareketlerden özellikle kaçınılmalıdır. Su birikintilerine girildikten sonra ıslanan fren balatalarını kurutmak için kısa bir süre frene hafifçe basılmalıdır. Araca binmeden önce ıslanan ayakkabıların acil bir durumda fren pedalından kaymasını engellemek için bir bezle taban kısmı silinmelidir. Birde yağmurlu havalarda su birikintilerine dikkat etmek gerekir, yayaların yanından geçerken hızınızı azaltmak sizi olası bir tatsızlıktan ve maddi cezalardan kurtulmasınızı sağlar. Saygılar

Arabalar Hakkında Bilmediğiniz 25 Bilgi

1. Yapılan ilk arabalarda direksiyon yoktu bu yüzden de sürücüler bir hareket koluyla arabalarını çalıştırırdı.

2.New York Polis Departmanı, 1898’de aşırı hız yapan araba kullanıcılarını takip etmek için bisiklet kullanırdı.

3.İlk aşırı hız cezası 1902’de yazıldı.

4.1916’da dünyadaki arabaların yüzde 55’i T Ford modeldi.

5. Arabalardaki ilk gaz göstergeleri 1922’de kullanılmaya başladı.

6. 1923’te arabalar için kadınlar tarafından yapılan 173 yeni icat tanıtıldı. Bunların arasında karbüratör ve elektrikli motor çalıştırıcısı da bulunuyor.

7. İlk araba radyosu 1929’da icat edildi.

8. Buick, ilk elektrikli sinyali 1938’de çıkardı.

9.The Peanuts (Snoopy) karakterleri, ilk olarak 1957 senesinde, Ford Fairlaine otomobil reklamı için anime edildi.

10. Amerikan yapımı arabaların çoğunun kornası Fa notasından çalar.

11. Ortalama olarak bir arabada 914 metre kadar elektrik kablosu vardır.

12.Dört sene boyunca saatte 100 mil hızla gitseniz bile Amerika’daki tüm yolları aşamazsınız.

13. Arabalardaki hava yastıkları saatte 200 milde patlar.

14. BP saniyede 3,800.00 pound kâr yapıyor.

15. Ortalama olarak bir insan tüm hayatının iki haftasını trafik ışıklarının değişmesini bekleyerek harcar.

16. Amerika’da bir otomobil kazasında ölen ilk kişi 68 yaşındaki bir emlak komisyoncusu olan Henry H. Bliss’tir. 14 Eylül 1899’da New York’ta, Bey Bliss tramvaydan indi, bir kadın yolcuya yardımcı olabilmek için döndü ve bir taksi ona çarptı.

17. Amerika’daki ilk parkur, 3 milyon kaldırımtaşından oluşan Indianapolis Motor Speedway’dir.

18. 2003 senesinde Amerika’da 17,013 insan alkolle ilgili araba kazalarında can verdi. Bu neredeyse her yarım saatte bir kişinin öldüğü anlamına geliyor.

19. Kişi başına en çok Rolls Royce düşen ülke Hong Kong’dur.

20. Motorola’nın geliştirmeye çalıştığı ilk şey otomobiller için bir pikaptı. O sırada piyasadaki en bilinen pikap Victrola’ydı, bu yüzden de markalarının adını Motorola koydular.

21. Yalnızca 1997’de geri dönüşümü yapılan araçlar (yaklaşık 13 milyon), 1.75 kereden daha fazla dünyanın etrafını çevreleyerek trafik sıkışıklığı yaratabilir.

22. Tek bir arabanın geri dönüşümünü yapmak 1 tondan fazla demir cevheri, 635 kilogram kömür ve 54 kilogram kireçtaşı tasarrufu yapmamızı sağlar.

23. Bugün yollardaki arabaların hemen hepsinin geri dönüşümü yapılmıştır. Demir ve çelik içerikleri sayesinde.

24. Ortalama bir otomobili geri dönüşümde yumruk büyüklüğündeki parçalara ayırmak yaklaşık 45 saniye alıyor.

25. Otomobiller bugün dünyada en çok geri dönüşümü yapılan ürünlerdendir..

20 Aralık 2013 Cuma

Xenon Far Nedir ? Avantajları Nelerdir ? Xenon Hakkında Genel Bilgi

XENON HAKKINDA BİLGİ

Xenon Ampul Yapısı ;
Xenon ampul, içinde çok yüksek saflıkta Xenon gazı karışımı bulunan bir mikro deşarj lambasıdır. Halojen ampullerde olduğu gibi Xenon ampullerde “Flaman” bulunmayıp, Işık, Quartz bir cam tüp içerisine yüksek basınç ile doldurulmuş Xenon gazı ile 2 elektrot arasında oluşan ark ve çakma sureti ile oluşmaktadır.
Xenon lambanın ışık verebilmesi için ateşlemeyi başlatacak bir marş dinamosu ve düzenli ışık vermeyi sağlayan bir elektronik balast gereklidir.

Xenon Aydınlatmanın Avantajları ;

Xenon Ampuller, Halojen ampullerden 2–3 kat daha fazla ışık üretmelerinin yanı sıra Halojen ampullerin yarısı kadar güç harcarlar.

Bu nedenle, sürücüye 2–3 kat daha fazla net görüş alanı ve araç’ın elektrik sisteminden da çok daha az güç çeker.

Xenon aydınlatma, karanlıkta aynı gün ışığı gibi aydınlatma sağlamaktadır. Araştırmalara göre Xenon Aydınlatma, sürücünün konsantrasyonunu sağlaması nedeni ile çok daha güvenlidir.

1960 larda, Halojen farlar çıktığında gözleri kamaştırdığı söylenmekteydi, şimdi ise Xenon farların göz kamaştırdığı söylenmektedir. Bu inanış yanlıştır.

Normal şartlarda sürücü önündeki yola bakmalıdır. Xenon teknolojisi ışığa farklı bir renk vermesi nedeni ile sürücü, diğer aracın farına bakma meyilinde olmakta buda halojen fardan daha az da olsa göz kamaşmasına neden olmaktadır. Zaman içerisinde her kes bu Xenon aydınlatmaya alışacak ve bu tür şikâyetler ortadan kalkacaktır.

Teknik olarak Xenon farlar, Halojen farlara göre daha az göz kamaştırmaktadır. Bu nedenle sürücü karanlık geçişlerde yol kenarlarını çok daha net olarak görebilmektedir. Güçlü ışık ile aydınlatma sınırları içerisinde her tarafa mümkün olan aynı aydınlatmanın dağıtılması sağlanmaktadır.

Kaliteli Xenon ampullerin ömürleri yaklaşık araçların ömürleri kadar olabilmekte ve Xenon ampullerin sadece fiziksel bir hasar oluştuğunda değişebileceği duruma gelmiştir.

Neden Xenon Aydınlatma? ;

On Yılı geçen bir süre içerisinde araçlar gittikçe geliştirilerek ABS, Airbag, Air-Condition, ASR gibi teknoloji uygulamaları ile çok daha konforlu üretilmeye başlamıştır. Buna rağmen kazaların %60 kısmı karanlıkta oluşmuştur. Bu nedenle Aracın aydınlatması yol güvenliği açısından büyük rol oynamaktadır.

Gerçekte de 60 yaşındaki bir sürücünün, 20 yaşındaki bir sürücüye göre aynı performansı sağlayabilmesi için 10–11 kat daha fazla ışığa ihtiyacı olmaktadır. Bundan dolayı yaş ilerledikçe daha güvenli bir sürüş için daha fazla aydınlatmaya ihtiyaç vardır.

Xenon lambalar, standart Halojen lambalara göre %300 ‘e kadar daha fazla gelişmiş bir görünüm sağlamaktadır. Bu nedenle, Xenon Far Aydınlatma sistemi her koşulda çok daha fazla görüş alanı ve mesafesi sunması nedeni ile can ve mal emniyetinizi sağlamaktadır.

TURBO NEDİR ? NE İŞE YARAR ?

Motorunuzun Güç Takviyesi: Turbo

””
Motordan daha fazla güç ve tork elde edebilmenin bir yolu da turbo şarj sistemidir.
Genel bir ifadeyle, egzoz gazları içindeki atık enerji ile çalışan bir hava pompası olan turbo ünitesi, bir türbin çarkı, bir kompresör çarkı ve bu ikisini birbirine bağlayan bir milden ibarettir.
Motoru terk eden basınçlı egzoz gazları, turbonun türbin çarkına yönlendirilir. Göbekteki mil türbinle birlikte dönmeye başlar ve milin diğer ucundaki kompresör çarkını çevirir. Yüksek hızla dönmeye başlayan kompresör çarkı büyük hacimde havayı emerek motorun silindirlerine gönderir.
Yakıt içine püskürtülen her bir yakıt zerreciği, yanmak için gerekli olan oksijeni rahatlıkla bulabilir ve böylece yanma verimliliği de artmış olur.
Turbonun faydasını daha da artırabilmek için “intercooler” (ara soğutucu) diye tabir edilen bir ünite daha ilave edilmiştir. Turbo ünitesinden çıkan havanın sıcaklığı yaklaşık 160ºC’dir. Bu sıcak hava, intercooler’dan geçirilerek soğutulur ve havanın yoğunluğu artırılır.
Böylece silindirlere daha da fazla hava gönderilmiş olur.
Turbo motor kullanımında dikkat edilmesi gereken husus, motorun çalıştırılması ve durdurulması sırasında bir süre rölantide beklenilmesidir.
İlk çalıştırma sırasında motor yağ basıncı istenilen seviyeye çıkıncaya kadar (10 - 20 saniye) rölanti devrinin üzerine çıkmayınız. Vites boş pozisyonda iken gaz pedalına yüklenmeyiniz. Soğuk kış günlerinde bekleme süresini bir miktar daha artırınız.
Uzun bir koşudan sonra, elinizi nabzınıza götürdüğünüzde, nabzınızın hala süratle atmaya devam ettiğini fark edersiniz. Turbo motor için de durum buna benzemektedir. Uzun bir yolculuktan sonra derhal motoru kapatmayınız. Zira motoru durdurduktan sonra dahi turbonun kanatçıkları dönmeye devam eder ve motor yağı ile beslenemediği için hasar görebilir. Bu nedenle uzun ve yüksek tempolu yolculuklardan sonra birkaç dakika motor rölantide çalıştırılmalı ve daha sonra kapatılmalıdır.

Intercooler Nedir? (Ara Soğutucu)

INTERCOOLER 
( Ara Soğutucu )

Intercooler; Otomobil, Kamyon, Çekici, Otobüs ve Traktörlerde motor suyu soğutma radyatörünün önünde yer alan "Hava Soğutma" radyatörüdür. Alüminyum Intercooler’ların turbo destekli motorlarda kullanımına 1970’li yılların ortalarından itibaren başlanmıştır. 

Günümüzde egzoz gazı çıkışının çevre üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirebilmek amacıyla konulan yükümlülükler nedeniyle ağır yük ve yolcu taşıyan araçların tamamında kullanılması zorunlu tutulmaktadır. 

Intercooler kullanılmasıyla egzoz gazı çıkışı iyileştirildiği
 gibi motor verimi artar ve turbo'dan geçirilmiş hava motora girmeden önce soğutulduğu için ısıl gerilimler düşürülerek yukarıda belirtilen faydalar sağlanmış olur. 

Turbodan çıkışta sıcaklığı 200 dereceye kadar yükselen hava Intercooler’a girer ve ortam sıcaklığının yaklaşık 40 derece üzerine kadar soğutularak motora sevk edilir. 

Üretici firmalar bu hava soğutma radyatörü için değişik isimler kullanırlar. Ancak bu hava soğutucusunun turbo ile motor arasında yer alması nedeniyle INTERCOOLER (ARA SOĞUTUCU) ismi yaygın olarak kullanılmaktadır.

18 Aralık 2013 Çarşamba

Dizel Motor Nedir ? Nasıl Çalışır ? Dizel Motorun Çalışma Prensibi ;

Benzin yani Otto motorundan 16yıl sonra, 1892 yılında Almanmühendis Rudolf Diesel tarafından bulunmuştur. Benzinli motorlarla temelde birçok özelliği aynıdır. Tek farkı piston içerisinde sıkıştırılanınyakıt + hava karışımı değil sadecehava olmasıdır. Sıkıştırılan havabelirli bir basınç ve sıçaklığa ulaştığında yüksek basınçlı enjektörden yakıt püskürtülür ve sıkışan sıcak havanın içerisindeyakıtın patlaması ile piston aşağı doğru itilir. Benzin motoruyla olan temel fark budur fakat bununavantajları ve dezavantajları vardır. Dizel motorunun en büyük avantajı, yanmanın havaiçerisine enjekte edilen yakıt ile sağlanması sonucunda daha kusursuz gerçekleşmesi ve buna bağlı olarak daha verimli olmasıdır. Benzin motorlarının %20 seviyesinde olan motorverimlerinden bahsetmiştik, dizel motorlarda ise bu verim %40′ın üzerindedir. Bu sayededizel motorla benzinli motora göre aynı miktar yakıtla daha fazla yol katedilebilir. Yanma kuvvetli gerçekleştiğinden çekiş yani tork daha fazladır ve ara hızlanmaları daha iyigerçekleştirirler fakat fazla devir yapamadıklarından çabuk kesilirler. Fazla devir yapamamalarının sebebi, dizel motorlarının daha kuvvetli bir motor bloğuna ve yine daha dayanıklı piston ve silindirlerden oluşmasındandır. Daha dayanıklı malzeme daha ağır metal anlamına geldiğinden pistonları 4000 devirden daha hızlı çevirmeleri pek mümkün değildir.Benzinli motorları ise, 6000 devire rahatlıkla çıkabilirler. Dizel motorlarındaki yüksek basınçlı yanma olayı neticesinde daha kaliteli malzemelerden üretilen motor parçaları motorunmaliyetini de arttırmaktadır. Bunun yanında bakım sıklığı ve bir arıza durumunda daha ciddi sorunların oluşması da dezavantajlarındandır. Sonuçta dizel motorlar sağladıkları iyi yanma vegüçlü çekiş ile kamyon ve otobüs gibi fazla güç değil çekiş gereken alanlarda yaygın olarakkullanılmaktadırBenzin motorları ise, daha fazla güç istenen binek otomobiller ve jipler gibi küçük araçlarda tercih edilmektedir.